Yıl 1968 Cem Karaca bir gün İstiklal Caddesinde aşağı doğru yürümektedir. Karşıdan da yukarı doğru kendisi gibi ince uzun, sakallı ve uzun saçlı, giyim kuşam olarak da yine kendi gibi oldukça marjinal birisi gelmektedir. Bu gelen Barış Manço’dur. İkili birbirlerinin varlığından haberdarlardır ama tanışmak hiç nasip olmamıştır. Piyasada iki rakiptirler ve birbirlerini de çok merak etmektedirler. Barış Manço da kendisine benzeyen bu tipi fark eder ve ikili birbirlerine yönelirler. Karşı karşıya gelince dururlar ve aralarında şöyle bir diyalog geçer:

Barış Manço: O sen misin?

Cem Karaca: O benim de, sen O musun?

Barış Manço: Ben de O’yum…

Her şey böyle başlamıştı. Döneminin iki ustası ilk kez böyle karşılaşmış, tanışmış ve bir daha ayrılmamışlardı. Cem karaca şapkalarıyla, Barış Manço yüzükleriyle ama her ikisi de uzun saç, sakal ve müthiş sesleriyle hayatlarımıza girdiler.

Barış Manço, Cem Karaca’yı ” pamuklara sarılıp saklanacak biri” diye , Cem Karaca ise ” biz Barış ile aynı yolda gidiyoruz, küçük bir nüans var sadece” diyerek anlatırlardı birbirlerini. Bazen siyasi konularda bazen de şarkı konularında farklılıklar vardı. Barış Manço şarkılarında sözlere çok önem verir, sık sık öğüt verir, olayları kendi üzerinden anlatır, çok eski olaylara bile yer verirdi. Cem Karaca ise daha çok sesini ön plana çıkarır, kitlelere hitap eder, toplumsal konulara yer verirdi. Benzerlikleri olduğu kadar farklılıkları da olan bu adamlar her şeye rağmen çok güzel iki dost olmuşlardı. Barış Manço’nun TRT’deki Dolu Dizgin programına katılan Cem Karaca’nın dediği şu sözler aralarındaki samimiyeti anlatmaya yeter diye düşünüyorum: ”Kaç kişi kaldık şurada Barış… O kadar nazımız senin bana benim sana geçmeyecekse, çek ipini rahvan gitsin yav!”

Bu kadar samimi olmaları hem o dönem hem de günümüzde hala tartışılan bir konu olan akıllara ”kardeşler mi ” sorusunu getirmişti.

Cem Karaca’nın eşi İklim Karaca; Cem Karaca’nın kendisine 2 yaş büyük bir ağabeyinin olduğunu bu kişinin de Barış Manço olduğunu söylediğini açıklamış fakat kesin bir kanıt bulunamamıştı. Hala konuşulan bu konu daha çok konuşulur. Belki aralarındaki dostluk o kadar ilerledi ki kendilerini ağabey kardeş olarak görmeye başladılar, belki de biz her iki ustayı da çok sevdiğimiz, benimsediğimiz için öyle olmasını istiyoruz. Ama şunu biliyoruz ki bir rekabetten doğan çok güzel bir dostluk vardı ve Türkiye değil tüm dünya tanımıştı iki ustayı. Bize de onlara sahip çıkmak ve yaşatmak kalıyor.

Cem Karaca’nın Barış Manço’nun vefatı üzerine yazdığı şiirle yazımı sonlandırmak istiyorum.

BARIŞ’A ŞİİR

Canım gitti canım
Canımı bilir misiniz
Gözümün ağladığı, kan.
O benim can içre can
dostumdu.

Ay canım Barış
Ak saçlı dostum benim
O dağlar hangi dağlar ki
De ben de gidem…

Sana senin dağlarından
çiçekler derleyem…

Ay Barış, Güneş Barış
Ak saçlı dostum benim.
İçim kan ağlıyor…
Bir yanımı kopardılar,
Adı sen…

Ay Barış canım Barış
Ak saçlı dostum benim
Sen orda şimdilik bir gurbettesin
Ben burda, hazin bir hasretteyim…

cem karaca barış manço, cem karaca barış manço