Tolstoyvari Bir Kaçış

Tolstoy’u hepimiz biliyoruz; yakından tanıdığımız ünlü Rus yazarlardan. Hayatı boyunca minimal yaşamı seçti. Lüks, para, servet onun için bir şey anlam ifade etmiyordu. Hayatı boyunca yaşamın nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalıştı. Hayatta amacı basit bir yaşam sürerek huzur içinde devam etmekti. Ancak bu dileği sanırım öldüğünde gerçek olabilmişti. 28 Ekim 1910 sabahı saat 5’te gizlice evden kaçtı, hep aradığı o hayata ulaşmak için. Bir küskünlük sonucunda. Her şeye, herkese olan küskünlüğü.

“O kadar karanlıktı ki insan gözlerinin önündeki elini göremiyordu. Yoldan ayrılıp sol tarafa doğru sendeledim, bir çalılığın içine düştüm, sağıma soluma diken battı, ağaçlara çarpa çarpa ilerledim[…]. Titriyordum, çünkü takip edileceğimden korkuyordum. Ama çoktan yola koyulmuştuk.” Yazarın günlüğündeki son cümleler olmuştu. Hani Zweig, Tolstoy’un ölüm korkusundan bahsederken ‘’günlüğündeki her not üç esrarlı harfle başlıyor: s.j.v.  (-si je vis-, yaşarsam eğer) dediği günlük.

Tolstoy evden ayrıldıktan 10 gün sonra  tren istasyonunda hayata veda etti. Astapovo’da tren istasyonunda zatürreden öldü.

Çocukken yaşlı bir kadının anlattığı kişinin ağaç diktiği yer onun mutluluk mekanı olur efsanesiyle diktiği birkaç fidanlık yere gömüldü cenazesi. Çocuk kalbiyle mutluluk mekanını yapmıştır Tolstoy ve tam ortasında yatmaktadır.

Kitabın İçeriğine Kısa Bir Bakış

İvan İlyiç, yüksek rütbeli bir yargıçtır. Eşiyle pek anlaşamasa da lüks zengin hayatları onları birbirlerine katlanmaya ikna eder. Arkadaş çevresinde de de sevilen biridir İlyiç.

Bir gün karakterimiz bir kaza sonucu darbe alır ancak bunu önemsemez. Daha sonra ağrıları artınca doktora gider fakat bir türlü teşhis konulamaz. Hikayemiz de tam burada başlamaktadır. Günlerce hasta yatar. Her geçen gün ağrıları artmaktadır. Hatta kitapta karısının ‘’inlemeleri üç oda öteden duyuluyor’’ dediğinden anlıyoruz ki dayanılmaz boyutlara ulaşır.

Hasta yatağında yaşadığı hayatı sorgulamaya başlar İvan İlyiç. Aslında ona göre iyi bir hayat yaşamıştır. İyi bir iş, iyi arkadaşlar son zamanlarda kötü gitse de normal bir evlilik. Her şey gayet iyidir. Ancak fark eder ki aslında durum tam tersidir. Hastalığı boyunca karısıyla iyice arası açılır, arkadaşlarıyla artık görüşmez. Çünkü artık o ölüm döşeğinde işe yaramaz bir adamdır. Arkadaşları o öldükten sonra boşalan koltuğunun yerine kim geçeceğini düşünür, karısının aklı ise dul maaşındadır. Yani neredeyse İlyiç’in ölümü etrafındaki insanların işine bile gelir.

Belki de sürdürdüğüm yaşam, sürdürmem gereken yaşam değildir.

İvan İlyiç’in Ölümü, Lev Tolstoy

İlyiç aslında ne kadar boş, sadece lüks ve zenginlik için yaşadığını fark eder. Psikolojisi iyice bozulur ve artık yataktan kalkamayacağını anlar. Ölümü idrak etmektedir artık. Ölüm artık çok yakındır ona.

Kitapta İlyiç ölmeden önce hatıralarına da yer verilmiştir. Çocukluğunu bu hale gelmeden önceki hayatını da dinleriz karakterimizin.

İlyiç’in Ölümü

Kitap İvan İlyiç karakteri üzerinden ölüm gerçekliğini çok net bir şekilde gözler önüne serer. Beklenmedik bir ölüm değildir asıl kötü olan, İvan İlyiç ölümü beklerken etrafında olan onca şeydir. İlyiç fiziksel hastalıktan daha çok psikolojik bir yıpranma yaşamaktadır. Etrafında olan bitenler o kadar yormaya başlar ki onu her şeyin koca bir yalan olduğunu, hayatının tamamen anlamsız geçtiğini ve ölümün gerçekliğini çok net anlar. Bunların yanı sıra çok huysuz bir adam olmuştur İlyiç. Bu huyu etrafındakileri daha da uzaklaştırır ondan daha da yalnız kalır. Etrafındaki insanların reailst düşüncesi onu huysuzlaştırmaktadır. Ölüm sadece İlyiç için bir sondur. Karısı hayatını devam ettirmek için dul maaşını almak zorundadır ya da iş arkadaşlarından biri illaki onun yerine geçecektir. Ama İlyiç ölüm döşeğindeyken bunların konuşulması onu bir hayli üzer ve öfkelendirir. Çünkü artık onun için her şey bitecektir ve sonu gelirken etrafındaki insanlar sadece ondan gelecek çıkarı düşünmektedir.

Yorulmuştur artık İlyiç, ağrılardan değil, düşünmekten. Neden istediği gibi olmamıştır sonu? Hayatı neden anlamlı geçmemiştir? Ölüm nasıldır? Sürekli düşünür durur. Aslında yaşamı çok seviyordur İlyiç, hepimiz gibi. Ama dünyanın gerçekliğinden, sahteliğinden bıkmıştır. Artık ölüm daha çekici gelmeye başlamıştır. İlyiç ona sunulan tüm her şeyi boşa harcamıştır. Kendisi bunu çok sonra, ölüm döşeğinde fark etmiştir. Tolstoy’un istediği şey de budur bizden. Kahramanımız artık geri dönülemeyecek noktada fark etmiştir. Ama bizim hala şansımız var. Nefes aldığımız her saniye bunu sorgulama, daha iyi bir hayat yaşama şansımız varken şunu da unutmamalıyız ki o her saniye bir saniye olabilir.  Bu sorguyu her an ölecekmişiz gibi yapmalıyız aslında.

 Yükseldiğimi sanırken bayır aşağı yuvarlanıyormuşum meğer. Başkalarının gözünde yükselirken hayat ayaklarımın altından akıp gidiyormuş.

İvan İlyiç’in Ölümü, Lev Tolstoy

Tolstoy da sürekli kendi hayatının sahteliğinde yakınmıştı. Her yerde ölüm korkusundan bahsetmişti. Ama o her şeyin farkındaydı. Hayat sorgulamasını hep yaptı, her an her saniye. Hep güzel yaşam için uğraştı. Her zaman enerjik olması, sürekli yeni şeyler keşfetme arzusu hayatının her alanında öğrendiği bilgilerin ona yetmemesi, arayış içinde olması hem ona güzel bir hayat yaşattı hem birçok konuda bize ilham oldu.

Konun sürekli ölüm olması biraz iç karartıcı gelse de ölüm her zaman var ve biz onu hatırlamayı unutuyoruz. Aslında hatırlamak istemiyoruz. Ama o her an bizimle. Ve onun karşısında çaresiziz, elimizden bir şey gelmez. O düşünüp yaşarsak aslında her şeyin geçici olduğunu, yaşadığımız olayların sadece o an’ı etkilediğini anlarız. Etrafımızdakilerin kıymetini, olayların önemsizliğini önemli olanın insan değeri olduğunu anlarız. Ama biz ölümü hayatımıza bile sokmadığımız için sadece gittiğimiz cenazelerden ibaret sayıyoruz. Halbuki o insan ne büyük kırgınlıklar, ne büyük anlamsızlıklar bırakarak gitti ve bu bir gün bizim başımıza da gelecek hiç düşünmüyoruz. Tabi psikolojimizi bozacak şekilde sürekli düşünmekten bahsetmiyorum. Ama aklımıza getirip hayatı sorgulasak da hiç fena olmaz.

Gerçek bu değil. Yaşadığın ve yaşamakta olduğun her şey yalan. Senden hayatı da ölümü de gizleyen koca bir yalanı yaşadın sen.

İvan İlyiç’in Ölümü, Lev Tolstoy

İyi okumalar, kitapla kalın..