Simyacı kitabını henüz okumadıysanız bile mutlaka duymuşsunuzdur. Şu sıralar oldukça popüler. 1988 yılından bu yana elli üç dile çevrilen kitap bu özelliği ile Guiness Dünya Rekorlar Kitabına girmiş bulunuyor. Kitap şu an dünyada en çok okunan kitaplar listesinde ise 13.sırada yerini almakta.
Yazar Hakkında
24 Ağustos 1947 yılında Brezilya ‘da doğan Coelho, yazarlık yapmadan önce Brezilya’da ünlü bir şarkı yazmakta aynı zamanda gazetecilik yapmaktaydı. Gençliğinde akıl hastanesine gönderilen yazar buradaki deneyimlerinden yararlanarak Veronika Ölmek istiyor eserini kaleme aldı. Onu ünlü eden Simyacı kitabını 1988 yılında yayımlayan yazar Gabriel García Márquez’den sonra en çok okunan Latin Amerikalı yazar olmuştur. Yazar kurmuş olduğu Paulo Coelho Enstitüsü ile ülkesindeki yoksul çocuk ve yaşlılara yardım etmekte ve haftalık köşe yazılarını yayımlamaya devam etmektedir.
Kitap Hakkında
Kitap karakterimizin yeni yerler keşfetme ve gezme arzusu ile başlamaktadır. O babası gibi bir papaz olmayacak gezecek yeni yerler keşfedecektir. İspanya’dan başlayan yolculuk Mısır Piramitlerine kadar uzanır, kahramanımız bu süreçte birçok olay yaşar. Bir rüya gören ve bunu bir falcıya yorumlatan kahramanımız Santiago yola düşer. Yoruma göre Mısır Piramitlerinde bir hazine vardır ve onu bulması gerekmektedir. İlk başta saçmalık olduğunu düşünen kahramanımız, kitabını okurken yanına bir adam gelir ve kahramanımızın baştan sona hayat hikayesini anlatır. Ona hazineyi araması gerektiğini herkesin yaşaması gereken bir amacı olduğunu, herkesin kendi menkıbesi olduğunu söyler. Tüm bunlara inanamayan Santiago kitap boyunca seçimler yapmak zorunda olduğu gibi ilk seçimini de burada yapmış ve yola çıkmıştır.
”Bütün kitaplar gibi aynı şeyden söz eden bir kitap,” diye sürdürdü konuşmasını yaşlı adam… ”İnsanların kendi yazgılarını seçmek şansından yoksun bulunduklarından söz ediyor.”
Paulo Coelho, Simyacı
Her gittiği yerde yeni birçok şey öğrenir ama öğrendiği en önemli şey herkesin kendi amacının olduğu ve bu amaç uğruna mücadele etmesi gerektiğidir. Piramitlere gelip kazdığında ise hazineyi bulamaz. Kazmaktan yorulup uykuya daldığı sırada yanına çöldeki mülteciler gelir ve kazdığı yerde altınların olduğunu düşünen mülteciler daha fazla kazması için Santiago’yu zorlarlar ancak hiçbir şey çıkmaz. Mülteciler orada ne aradığını sorunca Santiago tüm hikayesini anlatır ve bunun üzerine bir mülteci “Ben de rüyamda İspanya’ya gitmem gerektiğini, koyunlarıyla yıkık bir köy kilisesinde uyuyan bir çobanı bulup aramam gerektiğini gördüm. Eğer oraya gidip o çobanı bulursam ve firavun incirinin dibini kazarsam gizli bir hazine bulacakmışım. Ama aynı düşü 2 kez gördüğüm için çölü geçip İspanya’ya gidecek kadar aptal değilim.” der. O zaman Santiago gerçek hazinesinin ne olduğunu anlar.
Kitabın özetini çok yüzeysel yapmak istedim çünkü kahramanımızın arayışı sırasında yaşadığı tatlı heyecanı kitapta yazarın kalemiyle yaşayın istedim.
Arayış
Kahramanımızın amacı aslında gezmek değil bir arayıştır. Her zaman var olan, sönmeyen, bitmeyen bir arayış. Herkesin kendi hikayesini -kitapta belirtildiği gibi kendi menkıbesini- arayışıdır. Bu arayışta karşılaşılan ve yapmak zorunda olduğumuz seçimlerdir. Yaptığımız her seçim hayatta bir sonraki adımımızı belirlerken yapmadığımız her seçim aklımızda bir soru işareti olarak kalmaktadır. Hatta işin garibi insan en çok yapmadığı seçimi düşünüp ‘’yapmış olsaydım acaba şu an hayatım nasıl olurdu’’ diyerek sürekli zihnini meşgul eder. Bunun yerine yapmış olduğumuz ve o an hayatımızı yönlendiren seçime odaklanmalıyız. Son zamanlarda her yerde karşımıza çıkan anı yaşa kavramı yani.
Bir düşün gerçekleşmesini bir tek şey olanaksız kılar: Başarısızlığa uğrama korkusu.
Paulo Coelho, Simyacı
Kitapta dikkat çeken bir diğer güzel unsur ise bu arayış sırasında yaratıcının bizi tek bırakmaması. Kahramanımızda çıktığı yolda sıklıkla tek bırakılmadığını hem kendisi hissetmekte hem bize hissettirmektedir ki bunun okuyucuya fark ettirilmesi çok hoş olmuş. İnsanlar zaten arayış içerisinde olmaktan korkarken bir de tek olmak fikri daha da korkutucu olacaktır. Bu da insanların kendi menkıbesini bulmasını daha da zorlaştıracaktır. Ama insanların her zaman güvenebileceği birinin olması ve güveni verenin bir yaratıcı olması insanı her yönden cesaretlendirecek ve çıktığı yolda daha huzurlu hissettirecektir.
Kendi yolunu aramaya çıkmayı kafasında kesinleştirmiş bir insanın durdurulması artık zordur. Çünkü o kişi artık farkına varmıştır; yaşadığının, bir şeyler yapması gerektiğinin, harekete geçmesi gerektiğinin. Çünkü sürekli aynı günleri tekrar eden insanların ‘’güzel’’ yaşam sürdüklerini ne kadar söyleyebiliriz. Peygamber Efendimiz’in de dediği gibi ”iki günü eşit olan zarardadır”. Zararda olmamak için her defasında kendimizi daha çok geliştirmeliyiz, daha çok araştırmalı, daha çok okumalı, daha çok farkındalık sağlamalıyız.
Ben herkesin bu kitabı kesinlikle okuması gerektiğini düşünüyorum. Ve sizlerden ricam bitirdikten sonra biraz düşünün. Benim hayat menkıbem acaba ne, yaptığım seçimler beni ne kadar etkiledi? Düşündüğünüz zaman sizin de kahramanımız gibi arayışa çıkacağınıza eminim.
İyi okumalar, kitapla kalın..
Yorumlar