İnsanın hayat mücadelesinin iki yönü vardır: Cenneti ve cehennemden kaçış. Ya ideal bir durumu arıyoruzdur ya da berbat bir şeyden kaçıyoruzdur. Ya istediklerimize yaklaşmaya çalışırız ya da istemediklerimizden uzaklaşmaya. Acıdan Kaçmaya, mutluluk veren şeylere yaklaşmaya programlı bir içgüdüyle doğarız.
Gazetelerdeki üçüncü sayfa haberlerini bir düşünün.Neden bazı insanlar hayatlarını mahveden kişi,yer ve ilişkilere bu kadar uzun süre katlanıyor? İnsanların yıkıcı tavır ve durumlara karşı aktif bir direnç göstermek yerine pasif bir yılgınlıkla örtülü rıza göstermesinin nedeni ne olabilir ? Gerçekten çaresiz olmaları mı, yoksa çaresiz olduklarını sanmaları mı ?
Bu insanlar içine kapatıldıkları kafesten çıkamadıkları için mi,yoksa kafeslerini kafalarının içinden çıkaramadıkları için mi kişisel kurtuluş savaşlarını başlatamıyorlar ? Bu bölümde konumuz, kapısı açık kafesi terk etmeyenler !
Elektrik Şokları Ve Acıdan Kaçış Çabası
1960’lı yılların ortalarında Amerikalı profesör Martin Seligman ve arkadaşları, literatürde çığır açan bir deney tasarladılar.
Deneyde,bir kabinin içerisine yerleştirilmiş köpeklere zararsız, ama rahatsız edici elektrik şoku verilerek acıdan kaçma davranışları incelenecekti.Bunun için 24 tane köpek seçilip üç gruba ayrıldı.
Birinci gruptaki köpeklere acıdan kaçma imkanları olduğu için ”Kaçış Grubu” [escape group] adı verildi. Bunların kabininde bir buton vardı ve köpekler burunlarıyla dokunduklarında elektrik şokunu kesebiliyorlardı.
İkinci grupta ise ”Çaresizler” bulunuyordu. ”Boyunduruk grubu” [yoked group] adı verilen bu köpeklere, kaçış grubuyla bire bir aynı elektrik şoku veriliyordu,ama kabinlerindeki butona bastıklarında şok kesilmiyordu.
Üçüncü gruptaki köpekler ise, herhangi bir şoka maruz kalmayan,kontrol grubuydu. Diğer köpeklerdeki değişim, hiçbir deneye maruz kalmamış bu köpeklere bakılarak yorumlanacaktı.
Köpekler grup halinde değil, teker teker kabinlere yerleştirilerek deney yapıldı.
Deneyin birinci aşamasında, ilk iki grubun kabinine aynı anda 64 şok verildi. Eğer 30 saniye içinde düğmeye basılmazsa elektrik kendiliğinden kesiliyordu.
Elektrik şokunu kesme imkanına sahip olan kaçış grubundakiler,düğmeye basmayı hızla öğrendi ve gittikçe daha kısa sürede basmayı başardı.
Çaresizler grubundakiler düğmeye bassalar da elektrik kesilmeyince, birkaç denemeden sonra düğmeye basmaktan vazgeçtiler.
Şartlar Değiştiği Halde düşünceler Aynı Kalınca…
Birinci aşamanın sonuçları ortaya çıktıktan sonra 34 saat sonra deneyin ikinci aşamasına geçildi.
Araştırmacılar bu defa köpekleri iki bölmeye ayrılmış olan yeni bir kulübeye götürdüler. Şok verildiğinden küçük bir çitin üstünden atlayarak rahat ve güvenli bölgeye geçebiliyordu.
Bu aşamada köpeklere onarlı seriler halinde elektrik şoku veriliyordu.Köpeklerin bu denemelerin herhangi birinde çitin üstünden atlayarak şoktan kurtulacakları umuluyordu.
Ayrıca köpeklere şoktan bir dakika önce ayırt edici uyarıcı olarak (kaçış sinyali) ışık veriliyordu.Küçük bir çabayla, çitin üstünden atlayıp kaçan köpekler acıdan kurtulabiliyordu.
Deneyin sonuç raporuna göre; ilk aşamada şoku kesme imkanı olan kaçış grubu ve hiçbir şok uygulanmayan kontrol grubu, ikinci aşamadaki şoktan kurtulmakta hemen hemen aynı başarıyı gösterirken,çaresizler grubu önemli ölçüde diğerlerinin gerisinde kaldı.
Çaresizler grubu,canlarını yakan bu istenmedik durumdan kurtulmakta (kaçışta)büyük oranda başarısız olmuştu.Bu gruptaki 8 köpeğin 6’sı çitin üzerinden atlayıp elektriksiz alana geçemedi.Elektrik şoku verildiğinden kaçmak yerine,oldukları yere yatarak beklemeyi tercih ettiler. Adeta enerjilerini acıdan kaçmak yerine acıya katlanmaya harcıyorlardı!
Bu gruptaki köpeklerin yüzde 75’i neredeyse karşıya hiç atlayamıyor,yüzde 62’si ise yedi gün geçmesine rağmen hala başarısızlıklarını sürdürüyordu.Bir hafta sonra bile bu 8 köpeğin 5’i karşıya atlamayı beceremedi.
Seligman ve arkadaşlarına göre,deneyin sonuçları, ikinci gruptaki köpeklerin çaresiz olmayı öğrendiklerini işaret ediyordu.
Araştırma sonuçlarını yorumlamadan önce bu deneyin hayattaki karşılığı üzerine biraz düşünelim mi ? Sizin hayatınızdaki benzer durumlar neler? Hayatınızın size acı veren elektrikli alanları nereler? Kendinizi toplayıp çitin öteki tarafına atlamaya cesaret edemediğiniz durumlar neler ? Hangi Konularda enerjinizi bir şeyleri değiştirmek yerine bir şeylere katlanmaya harcıyorsunuz ?
Kendi Kredi Notumuzu Yüksek Tutmak: ”Başın Öne Eğilmesin!”
Seligman teorisini şöyle özetler: ”NE zaman ki, bir kişi yaptığı hiçbir şeyin bir fark yaratamayacağına inanırsa, çaresizliği ve hiçbir şey yapmamayı öğrenecektir.”
Öğrenilmiş çaresizlik psikolojisinde üç kritik nokta bulunur.Birinci,yaptıklarının sonucu hiç etki etmediğini ( eylem ile sonuç arasındaki bağlantısızlık) düşünmektedir.İkincisi,bu sonucun benzer durumlarda geçerli olacağına (genelleme) inanmaktır. Üçüncüsü, yaşananların gelecekte de aynen devam edeceğini (başarısızlık beklentisi) düşünmektedir. Buraya kadar anlattığımız deneylerin ikinci aşaması, eski inanışların yeni koşullarla taşınmasının sonuçlarını gösterir.İkinci aşamadaki başarısızlıklar, davranış ile sonuç arasındaki bağlantısızlık inancı,benzer durumlara genelleme eğilimi ve geleceğe yönlendirilmiş başarısızlık beklentisinin sonucudur.
Daha önce söylediğim gibi, öğrenilmiş çaresizlik özünde bir daha deneme cesaretini kaybetmektir. İlk denemelerden çıkan olumsuz sonuçları, kendini sınırlayacak şekilde yanlış yorumlamaktır.
Öğrenilmiş çaresizliğin en tehlikeli sonuçlarından biri, kişinin kendi gözündeki değerini tehdit etmesidir. Birkaç denemede başarısız olunca, uluslararası derecelendirme şirketlerinin ülkeler için yaptığı gibi,kendi gözümüzdeki ”Kredi notumuzu” düşürmeye başlarız. Bu da hayat mücadelesinde gözümüzü korkak alıştırır,özgüven ve cesaretimizi zayıflatır.
Bu Yazı ”Mümin Sekman” Adlı yazarın ”Her Şey Seninle Başlar” Kitabından alıntılanmıştır.
Kaybetmeyi Kabullenmek, Kaybetmeyi Kabullenmek, Kaybetmeyi Kabullenmek:
Yorumlar