Gecenin bir yarısı kapınız çalınıyor ve biri size “Şu anda yaşadığın hayatı daha önce de yaşadın. Üstelik sayısız kere daha yaşamak zorunda kalacaksın” diyor. Bu cümle sizi mutlu mu yoksa üzgün mü yapardı? İşte bu olaya tepkiniz, soruya cevabınız Nietzsche’ye göre yaşam konusunda ne kadar başarılı olduğunuzu gösteriyor. Çünkü Nietzsche’ye göre yaşam sürekli tekrar eden bir olay. Peki sizce de gerçekten olan buysa, sürekli tekrarlanan bir yaşamın içindeysek?

Bu teoriyi de ortaya atan yine Nietzsche’dir. Nietzsche ‘’bengi dönüş’’ kuramında tam da bu konuyu ele almıştır. Bu düşünce zamanın döngüsel bir formda olduğu ve olayların bu döngüsellikte sonsuza dek yinelenmiş olduğu, yinelendiği ve yineleneceği tezini içermektedir. Yani yaşanan her olay tekrar, tekrar ve takar yaşanacaktır.  Evrenin sonsuz enerjiye sahip olması, bu enerjinin dönüşebileceği durum sayısının kısıtlı olması ve zamanın sınırsız olması Nietzsche’nin bu kuramı dayandırdığı temellerdir.

Nietzsche bu düşünceyi etik anlamda oluştaki yaratıcılığın, en yüksek yaşama gücünü elde etmenin, acıyla başa çıkmanın ve Üstinsan’ı meydana getirme aracı ve koşulu olarak geliştirmiş, insanların yaşamlarını en yüksek noktaya “onu bir daha yaşamayı isteyerek” ulaştıracaklarını anlatmıştır. Yani size baştan yaşama şansı verilse ve siz bunu kabul etseydiniz hayatınız yaşamaya değer geçmiş olacak, olumsuz yanıt verirseniz de başarısız olmuş olacaktınız. Genel olarak baktığımızda bu sadece bir teoridir. Ancak insan böyle bir soru ile karşılaştığında düşünmeden evet yanıtı verecek şekilde yaşamalıdır, illaki hayatımızın tekrar yaşanmasına bir döngü içerisine girmesine gerek yoktur. Her zaman Nietzsche’nin ‘’Üstinsan’’ı bizim deyimimizle ‘’İnsan-ı Kamil’’ bilinciyle yaşamalı, hayatımız her alanında en güzel şekilde yaşamaya özen göstermeliyiz.

Amor Fati

Bu soru ve teoriyle asıl ulaşmak istediğim alan ise ‘’amor fati’’ yani kaderini sevdir. Hayatın en üst düzeyde olumlanması, Nietzsche’nin deyimiyle ‘evet’lenmesi anlamına gelir. Bunu açıklamadan önce Nietzsche’nin kısa bir hikayesini paylaşmak istiyorum.

Deniz kıyısında bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır. Güneş onu yakıp kavurur. O da Tanrıya yakarır keşke güneş olsaydım diye. “Ol” der Tanrı. Güneş oluverir. Fakat bulutlar gelir örter güneşi, hükmü kalmaz. Bu kez bulut olmak ister. “Ol” der Tanrı. Bulut olur. Rüzgâr alır götürür bulutu, rüzgârın oyuncağı olur. Rüzgâr olmak ister bu kez. Ona da “Ol” der Tanrı. Rüzgâr her yere egemen olur, fırtına olur, kasırga olur. Her şey karşısında eğilir. Tam keyfi yerindeyken koca bir kayaya  rastlar. Oradan eser buradan eser, kaya bana mısın demez!
Bildiniz! Tanrı kaya olmasına da izin verir. Dimdik ve güçlü durmaktadır artık dünyaya karşı… Ama sırtında bir acı ile uyanır… Bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır!

Seçimlerimiz ve Onları Sevmek

Günlük hayatta bir sürü seçim yapıyoruz, kararlar veriyoruz. Hangisi doğru hangisi yanlış anlayamadığımız, zorunlu yaptığımız, sonuçlarını daha ileri zamanlarda anladığımız seçimlerimiz oluyor. Bazen de yukarıdaki hikayede anlatıldığı gibi müdahale edemediğimiz anlar.. Ya da etrafımızda olan birçok olay bizi etkiliyor. Hatta bazen uykularımızı bile kaçırıyor diyebiliriz. ‘’Öyle deseydim ne olurdu acaba’’,” keşke o yolu seçseydim şimdi her şey daha farklı olurdu’’ gibi yaptığımız onca seçimlere bir de yapmadığımız seçimlerin teorilerini ekleyip sürekli düşünce içerisinde oluyoruz. Ve bana öyle geliyor ki hayatımızı yaptığımız seçimler değil de sanki yapmadığımız seçimler belirliyor gibi.

 “Eğer evlenirsen, pişman olacaksın; eğer evlenmezsen, bundan da pişman olacaksın; evlen veya evlenme, ikisinden de pişman olacaksın; dünyadaki aptallıklara gülsen de pişman olacaksın, ağlasan da pişman olacaksın; gül veya ağla, ikisinden de pişman olacaksın…”

Danimarkalı Filozof, Søren Kierkegaard

İşte tüm bu sorulara, bengi dönüş teorisine ve daha birçok düşünceye Nietzsche diyor ki ‘’Amor Fati.’’ Bazen yaşadıklarımızı değiştirmeye gücümüz yetmez ama onlara karşı tavrımızı biz seçeriz. Yaşanılanları olduğu gibi, iyi kötü ayırmadan kabul etmek gerekir. Şimdi tekrar düşünelim; en güzel biçimde yaşayıp, kontrol edemediğimiz şeylere de olumlu yaklaşmamız yani kaderimizi sevmemiz ilk başta sorduğum ‘’bu hayatı tekrar yaşamak sizi mutlu mu yoksa üzgün mü yapar?’’ sorusuna evet dememize sebep olmaz mı? Çünkü yaşadığın hayatı öyle kabul edip hayattan keyif almışsındır. Sürekli keşkelerle uğraşmak sürekli geçmişe takılıp kalmak hepimizi çok yorar. Öyle mi olmuş bırakalım öyle kalsın. O an oldu ve bitti biz bugünümüze bakalım. Sürekli geçmişe bakmak insanı yıpratacağı gibi geleceğe yönelmekte insanı kaygılandırır. Bu yüzden bugüne bakarak, kaderimizi severek ve en güzel biçimde nasıl günümüzü dolu dolu geçireceğimize odaklanarak devam etmeliyiz.

Geçmişi bilebiliriz ama kontrol edemeyiz; geleceği kontrol edebiliriz ama bilemeyiz.

Amerikalı matematikçi, Claude Shannon