Önceki yazılarda Sabahattin Ali ‘nin çok sevdiğim kitaplarına değinmiş ve yaptığım bazı çözümlemeleri paylaşmıştım. Bu yazımda ise Sabahattin Ali ‘nin ismi kendisinden çok başkalarıyla anılan hatta ona ait olduğu dahi bilmeyen şarkılarından bahsedeceğim . Ne yazık ki birçoğumuz bunlardan herhangi bir dizi veya filmde geçmediği sürece habersiziz.

Eminim ki bir çoğunu duyduğunuzda şaşıracak ve ona ait olduğunu öğrendiğiniz için kıvanç duyacaksınız.

MAPUSHANE TÜRKÜLERİ

MAPUSHANE TÜRKÜSÜ

Sabahattin Ali 1930 lu yıllarda Konya da öğretmenlik yapmakta yazdığı şiir ve hikayeler Yeni Anadolu gazetesinde yayımlanmaktadır. 1932 yılının Haziran ayında ise Kuyucaklı Yusuf hikayesi burada tefrika edilmeye başlanır. Gazete beklenenden daha az satılıp para kazanılamayınca gazete sahibi Cemal Kutay telif ücretini ödemez. Bunun üzerine Sabahattin Ali tefrikayı 26 .sayıda yarım bırakır. Cemal Kutay Sabahattin Alinin daha önce gönderdiği şiirlerden “Memleketten Haber ” şiirinde değişiklik yaparak öğretmenlerden arkadaşı Mustafa ile anlaşır.

Memleketten Haber

Hey anavatandan ayrılmayanlar
Bulanık dereler durulmuş mudur?
Dinmiş mi olukla akan o kanlar?
Büyük hedeflere varılmış mıdır?

Asarlar mı hala Hakka tapanı?
Mebus yaparlar mı her şaklabanı?
Köylünün elinde var mı sabanı?
Sıska öküzleri dirilmiş midir?

Cümlesi beli der enelhak dese
Hala taparlar mı koca terese?
İsmet girmedi mi hala kodese?
Kel Ali’nin boynu vurulmuş mudur

Mustafa anlaşma üzerine Sabahattin Alinin bu şiiri 8 ay önce bir toplantıda okuduğunu söylemiştir. Asıl amacının da M. Kemal Paşayı yermek olduğunu iddia etmiştir.

Bu iddialar üzerine Sabahattin Ali tutuklanmış önce Konya sonra Sinop Cezaevinde tutsak edilmiştir. Çok popüler olan birçok eserini de Sinop Cezaevinde kaleme almıştır.

GEÇMİYOR GÜNLER

EŞKIYA DÜNYAYA HÜKÜMDAR OLMAZ

Sabahattin Ali bu şiiri yazarken Hapishanede ki bir arkadaşının mahkum olma hikayesinden etkilenir. Hikaye şöyledir:

Olay Rize’de geçer. Portakallık’taki Haldoz mahallesinde bir düğün vardır. Sandıkçı Şükrü düğünde kardeşinin karnından bıçaklandığı haberini alır ve olay yerine gider. Kardeşini kanlar içinde görür ve bıçaklayan Abdi Ağa’yı (Bazı kaynaklarda uşağı olarak geçiyor) orada vurur.
Sandıkçı Şükrü hapishaneye düşer ancak bir süre sonra bazı arkadaşlarını da yanına alıp kaçar, dağa çıkar.

Sandıkçı Şükrü’nün adı bölgede giderek yayılmaya başlar. Derdi zenginlerledir. Fakirlere yardım eder ve halk tarafından sevilir. Sandıkçı Şükrü, Perilizade adında zengin birine haber gönderir ve yoksullara mısır dağıtmasını ister. Aksi halde cezalandıracağını belirtir. Perilizade, yoksullara mısır dağıtır. Başı belaya giren yardıma ihtiyacı olan Sandıkçı’nın yanına gider ve işi görülür.

Polisler Etrafını Sarar

Kardeşiyle birlikte, türküde adı geçen Urusba (şimdiki adı Uzunkaya) köyünde bir kahvede otururken, zaptiyeler çevresini sarar. Zaptiye Çavuşu Abbas Çavuş Sandıkçı’nın teslim olmasını ister, ancak Sandıkçı kabul etmeyerek Abbas Çavuş’tan çekip gitmelerini ister. Zaptiye Çavuşu da bunu kabul etmeyince çatışma çıkar. Sandıkçı ve kardeşi zaptiye çavuşu ile birkaç zaptiyeyi öldürür kaçar.

Sandıkçı Şükrü’nün bu olaydan sonra yakalandığı zincire vurulduğu ancak sonra Rizeli sandalcılar tarafından kurtarılır. Sandıkçı Şükrü’nün Sinop kalesinde tutukluyken denize atladığı ve kurtulduğu konuşulur. Hatta kimilerine göre 1936 da kaleme aldığı Duvar hikayesinde de Sandıkçı Şükrü den bahsetmektedir.

AŞK ŞİİRLERİ

ÇOCUKLAR GİBİ

KARA YAZI

Konya’da öğretmenlik yaptığı sıralarda Nahit Hanıma, diğer bir deyişle Orhan Veli’nin büyük aşkı Nahit Fırat’a sırılsıklam aşık olur. Ancak aşkı karşılıksızdır ne yazıktır ki Nahit Hanım onu bir arkadaş gibi sever.

BEN GENE SANA VURGUNUM

Sabahattin Ali “Kara Yazı” gibi bu şarkıyı da Nahit Fırat için yazmıştır.

LEYLİM LEY

Bu aslında Sabahattin Alinin “Ses” isimli Hikayesinde hikaye kahramanı Sivaslı amele Ali nin çadırının önünde otururken söylediği bir türküdür. Bu hikayeyi okuyan Zülfü Livaneli çok etkilenmiş ve bestelemiş 1975 yılında çıkardığı “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz” isimli albümüne koymuştur.

ÖZLEM ŞİİRLERİ

BENİM MESKENİM DAĞLARDIR

Sabahattin Ali nin Komando Marşı olarak da bilinen eseri. Eserdeki söz konusu dağlar Sabahattin Ali nin çocukluğunun geçtiği Edremit yakınlarındaki Kaz Dağlarıdır.

MELANKOLİ

Başka bir yazıda buluşmak üzere esen kalın.

İçimizdeki Şeytan : Bir Sabahattin Ali H. Nihal Atsız Kavgası