Satranç : Zweig’ın hayatının mat ‘ı . Son eseri. Dünyada Zweig denince akla ilk gelen eser. Türkiye de son yılların en çok okunan Almanya da basımından itibaren 1.2 milyondan fazla satan kitap. Viyanalı Dr. B nin hüzün dolu uzun hikayesi ve ve ve ve …….

Aslında her şey çok normaldi . Saat 00.00 da New York’tan Buenos Aires’e doğru yola çıkacak olan vapurda kalkıştan önceki son saatteki koşuşturma ve kargaşa vardı. Tahmin ederiz bu dünyanın her yerindeki vapurlarda çok tekdüze bir vakıa. Devam edelim . Vapurda insanlar bir yandan koşuşturuyor , bağrışıyor karadakiler de yolcularına son kez mahzun mahzun bakıyorlardı. Vapurda orkestra durup dinlenmeksizin çalıyor samialar’a bütün hünerlerini sergiliyor onları lezzetinde boğuyordu. Her şey muntazam ve olması gerektiği gibiydi. Sonra birden bire vapurdan art arda flaş patlamaları ve deklanşör çıtırtıları yükseldi. Bu tatlı kargaşada birden tüm gözler oraya yöneldi. Makinaların odağında koca kafalı donuk yüzlü bir genç vardı: Mirko Czentoviç.

İşte size kitap hakkında kısa bir giriş . Neden kameralar Mirko Czentoviç ‘i çekiyorlardı ? Mirko Czentoviç kimdi ? . Bu vapur da bundan sonra ne olup bitti de bu hikaye ta buralara kadar ulaştı. “…..” Gelin hep birlikte bu kitabı ve yazarını daha yakından tanıyalım ve bu sorulara cevap vermeye çalışalım.

STEFAN ZWEİG

Stefan Zweig 28 kasım 1881 de Viyana da doğdu . Çok varlıklı bir ailenin oğlu olan Zweig küçük yaşlarda edebiyat ve sanatla tanıştı. Çok iyi bir eğitim aldı . 20 li yaşlara gelmeden İngilizce Fransızca , Yunanca ve Latince yi öğrendi. İlk şiirlerini lise yıllarında yazmaya başladı. 20 li yaşlarda Verlaine ve Baudelaire nin şiirlerini Almancaya çevirdi.

Zweig 1914′ te 1.dünya savaşında gönüllü olarak ” Arşiv Memuru” olarak çalıştı. Görevi bitince Salzburg’ a döndü ve Edebiyat hayatının en verimli yıllarını burada yaşadı . Nazi Almanyası na yönelik aşırılık karşıtı yazılar yazdı. 1933 te Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı Joseph Goebbels 1933’te Alman sanat ve kültürünü Nazi emelleriyle uyumlu hâle getirmeye çalıştı. Üniversite öğrencileriyle “temizlik ” ve “arındırma” havası yaratmak için” Alman Olmayana Karşı Eylem “yaptı. İçinde Zweig ın da yazmış olduğu kitapların bulunduğu 25.000 cilt kitap yakıldı. Zweig burada huzur bulamadı . Sırasıyla Londra , New york , Arjantin , Portekiz ve Brezilya ya gitti. Söz konusu kitabımız Satranç ı da Brezilyada kaleme aldı . Yazdığı anı , makale roman ve hikaye türlerinde Dünya okurunu derinden etkiledi.

KİTAP

Kitabımız aslında yalnızca biçimsel bağlamda Satranç ile alakalıdır. Stefan Zweig Nazilerin anlamsız aşırılığının kendisine verdiği zararları içindeki bütün hüzün ve kırgınlıkları bu kitapta toplamıştır. Bu kitap Zweig ın Nazilere karşı sanat yoluyla yaptığı bir düşünce isyanıdır. Her yıl belki de milyonlarca kişi bu isyandan haberdar oluyor ve hemen Zweig kanadında ki yerini alıyor . İşte alın size muhteşem bir savaş taktiği . Hem de ebede de kadar sürecek bir düşünce savaşı için. Kitaptan bahsetmeye çalışıyoruz ve savaş dedik. Hemen birleştirelim .Satranç ta bir savaştır . Hem de 64 kare içerisinde evrendeki yıldızların sayısından daha fazla hamle kombinasyonu barındıran bir imkan barındıran bir savaş. Bunca Bu kelimeler şuan tesadüfi olarak mı yan yana geldi ? . Kesinlikle HAYIR ! Kuşkusuz ki en evrensel silah kelimedir.

Zweig’ın bu kitap bağlamındaki aşırılık karşıtı savaşı eminki ebediyete kadar sürecektir. Dünyada hümanizm ve özgür düşüncenin beynimizdeki ağlarda vücut bulabildiği ferah ortam ömrünce de “insanlık” Zweig’ ın neferliğine memur olacaktır.

AYRILIRKEN….

Bir çiçek önce bir tohumdur. Bütün nazikliğine ve masumluğuna karşın bizler onu kuru toprağa koyarız. Su veririz ve arada bakarız. Bekleriz. Düşüncelerimiz kıvılcımlanır sabırsızlanırız ve bir şey olmuyor sanarız. Bu süreç boyunca onda gizlenen renk, şekil, koku bize yabancıdır. Bekleriz , sabrımız bilenir. Hatta belki de olmayacak diye tasalanırız. Fakat o içten içten beslenir, büyür, filizlenir. Egomuz yutkunur heyecanımız kabarır . Zaman geçer çiçek taçlanır. Oluyor oluyor olacak . Bu muşahhas vakıa bir yandan gözümüzü boyarken aynı zamanda izzeti nefsimizi kenetlendirir . Onunla daha fazla ilgileniriz. Ona olan davranışlarımızdan bir yumuşaklık ve itidal akar. Bu gel zaman git zaman devam eder, eder, eder . Belli bir zaman sonra verilen karşılığında alınan dönüt egoyu doyurmaz . Bir zamanlar gösterilen özen ve alaka yerini köpürmüş bir öfke ve bağnaz tutuma bırakır. Çicek vaziyetinden memnun olmadığını bildirir , boynunu büker. Meramına bir karşılık bekler. Kanar. Karşılık bekler. Kanar. Fakat artık cevap alamaz. En son Eceli bir tılsım samialarında yankılanır :

” Bir gün senin için doğmayacak güneş “

Hiçbir şey olmaz. İnsan bekler, bekler, bekler. Şakakları zonklayana dek düşünür, düşünür, düşünür. Hiçbir şey olmaz. İnsan yalnız kalır. Yalnız. Yalnız.

Satranç syf 55

Zweig düşsel özgürlüğün belki de en nadide çiçeklerinden biri idi. Meramı hep öfke ve kinle karşılık buldu. Bağnazca faşizm ile kirlenen zihinler onun zarif ve mütebahhir davranışlarını kavrayamadı .

Bize hiçbir şey yapmadılar, Bizi tümüyle hiçliğin içine yerleştirdiler çünkü bilindiği gibi yeryüzünde hiçbir şey insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapmaz.

Satranç syf 50

Tarih 23 Şubat 1942 iken Zweig eşi  Lotte Altmann ile birlikte intihar ederek sonsuzluğa intikal etti. “Zweig’ ın Hayatının Mat’ı”

 “Bütün dostlarımı selamlarım! Umarım, uzun gecenin ardından gelecek sabahın kızıllığını hala görebilirler. Ben, çok sabırsız olan ben, onların önünden gidiyorum”.

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Ve Peyami Safa